admin | 27 Temmuz 2017 | Eğitim, Genel, Tarih, Teknoloji
1808-1829 tarihleri arasında yaşamıştır. TÜRKİYE’de mâden kömürünü bulan kişidir. Zonguldak’a bağlı Karadeniz Ereğlisi’nin Kestaneci köyündendir. Bahriye de askerlik yaparken görüp tanıdığı maden kömürünü köyü çevresinde arayıp bulan ve yurdumuzun en büyük bir tabii zenginliğinin ortaya çıkmasında başrolü oynayan kişidir. Bugün Zonguldak’taki en büyük kömür ocağı onun ismini taşımaktadır. Uzun Mehmet, şöhretini çekemeyenlerin kurbanı oldu ve zehirlenerek öldürüldü
ONDOKUZUNCU Yüzyıl’ın ilk çeyrek yılı içinde Türk bahriyesinde pek önemli bir yenilik olmuş ve buharla işleyen ilk gemi olan «Serâc-ı Bahri» Osmanlı filosuna katılmıştı. Buharla çalışan bu tek kalyon, Türk bahriyesinin gözbebeği olduğu cihetle en seçkin kumandanlar ve en seçkin askerler bu gemiye verilmişti. Dolayısıyle «Serâc-ı Bahri» kalyonunun da onun mürettebatının da özelliği pek büyüktü. Kaba yelken yerine buharla çalışan bu teknede bahriyenin en seçkin askerleri vazife alabilirdi ancak.
«Serâc-ı Bahri»yi yürüten buhar, taşkömürü ile elde edilmekte idi. Ve «Kara elmas» adı verilen bu cevher de yurt dışından ithâl edilebilmekteydi ancak.
«Serâc-ı Bahri» gemisinin genç ve çok değerli bir kumandanı vardı. Bu değerli kumandan, her terhis devresinde tezkere alan mürettebatı geminin güvertesinde toplar, kendileriyle son bir konuşma yapıp, bundan sonra atılacakları hayatta onlara «Baba nasihati» verirdi. Ve bu konuşmanın sonunda da elinde tutmakta olduğu o pırıl pırıl parlayan «Kara elmas»ı tezkereci bahriyelilere gösterip:
«— Arkadaşlar, şu gördüğünüz, gemimizi yürüten buharı temin için suyu kaynatan taşkömürdür. Yalnız bu gemide değil, pek çok işde kullanılır bu kömür. Avrupa’nın pek çok yerinde vardır bu kömür. Toprağın altından çıkar. Avrupa’da bu kadar bol bulunan bir kömür bizim memleketimizde neden bulunmasın? İşte tezkerelerinizi alıp köyünüze dönüyorsunuz artık. Köylerinize gitlikten sonra dağlarda, bayırlarda, tarlalarda araştırın bakalım sizler de. Mutlaka ve mutlaka bizim memleketimizde de vardır bu kömürden. Ve elbette bir gün içinizden biriniz bulacaktır bunu…» derdi.
İnanmıştı genç kumandan er geç bu memlekette taşkömürünün bulunacağına. Ve tezke’reye gidenlere teker teker inceletirdi bu cevheri iyice görsünler ve görür görmez de tanısınlar diye…
Zonguldak’ın Karadeniz Ereğlisi Kestaneci köyünden olup boyunun uzunluğundan ötürü «Uzun Mehmet» diye anılan bahriye eri de «Serâc-ı Bahri» gemisinden tezkere aldığı gün güvertede, kumandanın söylediği bu sözleri dinlemişti. Bu sözler genç askeri öylesine etkilemişti ki, köyüne döner dönmez paçaları sıvayıp aramaya koyulmuştu.
Mehmet bu işe öylesine sarkmıştı ki düşlerine kadar girmeye, uykularını kaçırmaya kadar varmıştı bu sevdâ. Yıllar boyu aradı. Büyük bir sabır içinde karış karış gezmeye başladı köyünün havalisini. Eline geçen her esmer taşı inceledi, kara gözlü Şirin’ine kavuşmak isteyen bir Ferhat gibi dağları, taşları deldi.
Nihayet Köseağzı mevkiinde kapkara bir taş buldu Uzun Mehmet. Kumandanın gösterdiği ve «Kara elmas» dediği taşkömürüne öylesine benziyordu ki. Onun gibi pırıl pırıl yanıp sönen bir hâli vardı bu taşın. «Acaba buldum mu?» diye yüreciği hop etti ve nefes nefese koştu, elleri titreye titreye bu kara taşı ocağın içine attı. Çok geçmeden o kara taşın kıpkırmızı kor hâline geldiği zaman sevincinden çıldıracaktı âdeta. «— Taşkömürü bu… Taşkömürü!.. Buldum nihayet onu…» diye yerinden fırladı, Köseağzı’ na doğru delice koşmaya başladı.
Köseağzı’nda o karataşı bulduğu yerden topladı, heybesine doldurdu yine böyle kara kara taşları. Ve tuttu İstanbul’un yolunu. Kumandanını buldu önce. «Serâc-ı Bahri»nin genç kumandanı «Uzun Mehmet»in getirdiği o kara kara taşları görünce, büyük bir sevinç ve heyecana kapıldı. Sarıldı öptü bu yiğit askerini:
«— Buldun, başardın Mehmedim…» diye kutladı onu. Taşlar derhal darphaneye gönderildi, tahlili yapıldı. Netice müspetti. Uzun Mehmet’in Köseağzı mevkiinde bulduğu o kara kara taşlar maden kömürünün ta kendisi idi. «Zonguldak’ta maden kömürü bulundu» müjdesi tüm yurdu sarıverdi. Bu kömürü bulan Uzun Mehmet de bir kahraman oluverdi tabiî.
Köyünde krallar gibi karşılandı Uzun Mehmet. Yurdu bu büyük zenginliğe kavuşturmakla kendisinin de servet ve refaha kavuşacağı besbelliydi. Ancak gelgelelim onu çekemiyen bir kişi vardı ortada. Bu da Ereğli’nin mütesellimi idi. Bütün Ereğli’nin sevgisini kazanan bu şahsın bir gün bütün Ereğli’ye de sahip çıkacağını düşündü. Selâmeti, kendisini ortadan kaldırmakta buldu. Adamlarını ortaya sürüp zehirletti o koca Uzun Mehmet’i.
Böylece memleketimizde kara elması bulan Uzun Mehmet, bulduğu kömürün de tarihimizdeki ilk kurbanı oldu maalesef.
Kaynak: 100 Ünlü Türk,