admin | 17 Haziran 2017 | Eğitim, Genel, Savaş Sanatı, Tarih
1258-1324 yılları arasında yaşadı. Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusudur. Söğüt’te doğdu. Kayı aşireti başbuğu Ertuğrul Bey’in oğludur. Osman Gazi, ilk zaferini İnegöl Tekfuru ile yaptığı savaşta kasandı. Bizans’ın bu güçlü merkezini fethetti. Bunu Koçhisar ve Karacahisar’ın fetihleri izledi. Selçuk Hükümdarı tarafından, bu başarılarından ötürü kendisine Beylik ünvanı verildi. 43 yıllık saltanatını fetihlerle süsledi. Bursa’da hayata gözlerini yumdu. Orada yatar.
OĞUZ Türkleri’nin 24 boyunun en soylularından biri kabul edilen Kayı aşireti 400 çadır ve kadınlı erkekli 4000 kişi olarak Orta Asya’dan Türkistan’a ve oradan da Anadolu’ya gelmiş, buradaki konaklama sırasında vukua gelen Yassıçemen Meydan Muharebesi’nde Anadolu fatihi Türk-Selçuk Sultanı Alâeddin Keykubat’a büyük hizmette bulunmuştu. Kayı aşiretinin bu hizmetinden ziyâdesiyle hoşnut olan Selçuk Sultanı onlara Kuzeybatı Anadolu’da bir yurt vermişti. Bilecik – Eskişehir – Kütahya illerimizin sınırlarının birleştiği bu nokta Selçuk toprakları ile Bizans arasında bir tampon bölge idi. Böylelikle Sultan Alâeddin Keykubat, babası Gündüz Alp’in ölümü üzerine aşiretin başına geçen Ertuğrul Bey’e bu yurdu vermekle Bizanslılara karşı kendi güvenliğini sağlayacak bir tâbiye sahibi olmuştu. Ertuğrul Bey, aşiretinin başında bulunduğu yıllar içinde üstün bir gayret göstererek topraklarını yaklaşık olarak dört misline çıkarmış ve oğlu Osman’a böyle bir yurt bırakarak 1281 yılında hayata gözlerini yummuştu.
Söğüt’te oturan Osman Bey, komşularıyle iyi geçinen, mert olduğu kadar saygılı ve sohbetine doyum olmaz bir insandı. Bu bakımdan komşularından olan Şeyh Edebali ile olduğu kadar Bilecik Tekfuru ile de gâyet iyi dosttu. Ancak Edebâli’nin, genç Osman Bey’i hakikaten çok sevmesine karşılık Bilecik Tekfuru yüzüne gülmesine rağmen Osman Bey’e karşı hiç de iyi hislerle dolu değildi. Hele onun fütuhata başlamasından zerrece hazetmiyordu.
Şeyh Edebâli’ye misafir olduğu bir gece Osman Bey tuhaf bir rüyâ görmüştü. Şeyhin kuşağından çıkan bir hilâl, Osman’ın bağrına giriyor ve göğsünden bir ağaç fışkırıp dal budak salarak cihanı kaplıyordu. Dağlar, ormanlar, dereler, ırmaklar, şehirler, denizler hep bu ağacın altında kalıyordu. Osman Bey ertesi sabah bu rüyâsını anlattığında Şeyh Edebâli heyecana kapılmış:
«— Oğul sen padişah olacaksın. Devletin cihânı kaplayacak. Benim kızım Mal Hâtûn senin neslini üretecek. Kızım artık senin helâlindir..» diyerek Mal Hâtun’u derhal Osman Bey ile nikâhlamıştı.
Mal Hâtûn ile evlenen Osman Bey’in bir oğlu oldu, adını Orhan koydu. Osman Bey, Bilecik Tekfuru ile olan iyi münasebetlerini devam ettiriyordu. Bir gün Bilecik Tekfuru’nun, oğluna Yarhisar Tekfuru’nun kızını alıp büyük bir düğün tertipleyeceğini işittiği zaman komşusu olan tekfura gitmiş ve yaylalarda yetiştirdikleri koyunlardan kendi eliyle ayırdığı en iyilerini düğün armağanı olarak sunarken «Hâtunum da siz kardaşımın hâtunu ile tanışmak ister, izin verirseniz onu da getirelim düğüne» demeyi de ihmâl etmedi. Tekfur, son zamanlarda Osman Bey’e karşı iyice artan husumeti yüzünden bunu büyük bir fırsat bildi ve orada adamlarıyle yaptığı konuşmada bu düğün sırasında Osman’ın öldürülmesi kararlaştırıldı. Osman’ın iyi dostu olan Harmankayası Tekfuru bu fecî tuzağın hazırlandığını haber alır almaz durumu kendisine haber verdi, dikkat etmesini söyledi. Düğün, şehrin dışındaki Çakırpınarı mevkiinde kır eğlenceleri hâlinde yapılacaktı. Türk beyi de dâvet edilmişti düğüne. Ancak kendisine hazırlanan tuzaktan haberi olan Osman Bey, Bilecik Tekfuru’na karşı bir tuzak hazırlamıştı.
«— Hâtûnlarımızla geliyoruz. Ancak sizden ricamız odur ki, hâtûnlarımız Çakırpınarı’ndan ayrı bir yere gönderilsinler ki, tekfurları görüp utanmasınlar. Ağırlıklarımızı da Bilecik’e yollarız.» şeklinde haber saldı tekfura.
Osman Bey’in Bilecik’e gönderdiği ağırlık iki katar öküz yüküydü ve bunu götüren kadınlardı. Aslında ağırlık diye götürülen, keçelerin içine sarılmış askerlerdi. Kadın kılığı altında Çakırpınar’ına gönderilenler de aynı şekilde askerlerdi.
Kaleye yük olarak giren askerler kılıçlarına sarılıp orayı hemen ele geçiriverdiler. Osman Gazi’nin de düğün sırasında birden yerinden fırlayıp atına atlayarak kaçmaya başlaması tekfuru şaşırtmış ve
«— Türk kaçtı, yakalayın!» diye bağırarak adamlarını onun peşinden göndermişti.
Kadın kılığı altındaki cengâverler hemen kılıçlarını sıyırıp peşlerine düşmüşler ve iki ateş arasında kalan tekfur ile askerleri kılıçtan geçirilerek Bilecik, Türklerin malı olmuştu. Osman Bey böylelikle adını taşıyacak ve üç kıtaya yayılacak büyük devletin kuruluşu yolunda ilk büyük adımını da atmış oldu…
Kaynak: 100 Ünlü Türk,