admin | 28 Temmuz 2017 | Edebiyat ve Türkçe, Genel
1914-1950 yılları arasında yaşamıştır. CUMHURBAŞKANLIĞI Bando Şefi Veli Kanık’ın oğludur. İstanbul’da doğdu ve yine burada öldü. Şiirde devrim yapanlardandır. Orta tahsilini tamamladıktan sonra bir süre Edebiyat Fakültesi’ne devam etmiş, Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosunda çalışmış, Lafontaine tercümeleri gibi, Nasrettin Hoca hikâyeleri gibi masallardan başka kendine özgü bir şiir yolu tutturmuştur. Beyin kanamasından öldü. Rumelihisarı’nda yatar.
Orhan Veli Kanık şiire ilkin Ankara Lisesi’nden arkadaşları olan Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat’la ortaklaşa yayınladıkları «Garip» adlı kitapla girmiş oldu. Sonradan bu eseri tek başına yeniden bastırdı. Sürrealist şiirin öncüleri olarak şöhret kazandılar. O esere «Garip» adını vermeleri, yazdıklarının alışılmışın dışında, başkalarına garip gelecek şeyler olduğuna inanmalarındandı. Nitekim Orhan Veli Kanık’ın «Kitâbe-i seng-i mezar (Mezar taşı yazısı)» adlı şiirindeki:
Kimseden çekmedi dünyada
Nasırından çektiği kadar
Yazık oldu Süleyman Efendi’ye…
mısraları yüzünden uzun zaman garip karşılanmış ve şiire nasırın girmesi, sert tepkilere yol açmıştı.
Bununla beraber Orhan Veli Kanık’ın şiirlerinde halk sanatına eğilen, duygusal bir yöntem göze çarpar. Çocukluk anılarına geniş yer verir. Özgürlük üstüne en güzel mısralarını yazmıştır.
Neler yapmadık bu vatan için
Kimimiz öldük
Kimimiz nutuk söyledik
mısraları ondaki ifade gücüne güzel bir örnektir.
Orhan Veli, daha önce gerek kendi imzasıyle, gerek M. Ali Sel takma adiyle yayınladığı hiciv şiirlerini de «Garip» isimli bu kitaba almış, garipliğin nereden geldiğini anlatan güzel bir önsöz yazmıştı. 1921’de Ahmet Haşim’in makale halinde yayınlayarak, sonradan «Piyale» adlı şiir kitabının önsözü haline getirdiği «Şiir Hakkında Bazı Mülâhazalar»dan geniş ölçüde yararlanan bu önsöz o zaman edebiyatımızda yankılar uyandırdı. Belki gereği kadar ustalıkla kaleme alınmamıştı ama, bu önsöz, bir şiir anlayışının artık değiştiğini açıkça belirtiyordu.
Ona göre, şiirde güzellik gaye olmaktan çıkmışta. Gerçeği olduğu gibi, yalnız şiire öz bir biçimde vermek gerekiyordu. Üstelik şairane olmamak üzere her şey şiire konu olabilirdi… Bu fikir, onun bütün şiirlerinde kendini gösterdi. «Olmaz böyle şey…» diye diretenlere, açtığı çığırla en güzel cevabı verdi.
Orhan Veli Kanık, çeşitli kabiliyetleri olan bir zattı. Piyano çalmasını severdi. Yaşamayı severdi. Güzeli konuşmayı severdi. Muziplikler yapmaya bayılırdı. Ama ciddiliğinden hiçbir şey kaybetmezdi… İnsan olarak da, sanatçı olarak da yaşamayı ciddiye alır, başkalarına karşı en büyük saygıyı duyardı.
Şiir kitaplarına dikkati çekecek isimler koyardı: Yenisi (1947), Vazgeçemediğim (1945), Karşı (1949) bunlardandı.
Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne misafir öğrenci olarak gittiği yıllarda derslerden ziyade ders dışı ilişkileri, sonunda yüksek tahsilini tamamlamasını engelledi. Bir ara Ankara’da PTT idaresinde memurluk yaptı. Sonra Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in korumasıyle Tercüme Bürosunda faydalı çeviriler yaptı. Jean-Paul Sartre’dan «Saygılı Yosma» adlı oyun dahil, Moliere’den de yaptığı çevirilerle bunlar on ikiyi bulur. Şiirleri Helmut Mader ve Yüksel Pazarkaya tarafından Almanca’ya çevrilmiş ve 1966’da Frankfurt’ta yayınlanmıştır. Talât Sait Halman ise, Orhan Veli Kanık’ın seçme şiirlerini «I am listening to İstanbul» (İstanbul’u Dinliyorum) adiyle İngilizceye çevirerek 1971 yılında New York’ta yayınladı. Eileen Haser’in Orhan Veli üzerine hazırladığı doktora tezi ise 1957’de Köln’de yayınlanmıştır.
Ölümünden sonra değeri bilinen ve günümüz Türk şiirini dünya edebiyatı çerçevesinde temsil eden Orhan Veli Kanık’ın ilerici yönünü sağlığında hemen sadece eleştirmeci Nurullah Ataç farketmiş ve ısrarla onun şiirleri üzerinde yayın yapmıştır.
Bu şiirlerin konu ve anlam bakımından yukarıda sözü edilen özelliklerinin yanısıra dil ve anlatım bakımından da önemli nitelikleri vardır. Bunların başında, şairin her şiire masal havası veren, en gerçekçi konuları bile masalımsı bir kalıba döken üslûbudur. Bu uslûbun başlıca öğeleri, İstanbul şivesinin günlük konuşmada geçen cümle yapısı, mizah unsuru, sadelik ve bilhassa duygusallığı sağlayan, mısra yapısına da çok uygun gelen devrik cümle tipidir. Orhan Veli Kanık’ın şiirlerinde cümleler, kurulması gerektiği gibi değil, zihnimizdeki uyarılış sırasına göre tertiplenir. Böylece Nedim’le başlayan, Tevfik Fikret ve Yahya Kemal’den geçen bir yöntemi çok daha sadeleştirerek tatbik etmiştir. 36 yaşını tamamlamadan ölmüş olan bu çağdaş şairin şöhreti, kendisindeki temelli değerler dolayısıyle kısa zamanda bütün dünyaya yayılmıştır.
Kaynak: 100 Ünlü Türk, Cumhuriyet, Twitter,