admin | 28 Temmuz 2017 | Genel, Sanat, Sinema ve Dizi
1892-1979 tarihleri arasında yaşamıştır. TÜRK tiyatrosunun kurucusu. İlk defa 17 yaşındayken Erenköy’de Burhanettin (Tepesi) kumpanyasının oynadığı Sherlock Holmes dramında sahneye çıktı. Bir yıl sonra üçü yerli, ikisi Shakespeare’e ait on eserde rol aldı (1910). Hamlet’i ilk defa 1912 yılında sahneye koydu. Ondan sonra Antoine’in kurduğu Darülbedaide (Şehir Tiyatrosu) görev aldı. İki defa Devlet Tiyatrolarının başına geçti. l951 yılında büyük gayretlerle Küçük Sahne’yi kurdu. Tiyatroya çok emeği geçti. 1979 yılında vefat etti.
MUHSİN Ertuğrul, tiyatroya inanmış, hayatını bu sanata adamıştır. Tiyatro dışında, film dışında hiçbir şey yapmamıştır. Memleketin en zengin tiyatro kitaplığı onun evindedir. Türk Tiyatrosu’nun gerçek anlamıyle kurucusudur. Birçok «ilk teşebbüs» ondan gelmiştir; defalarca topluluklar kurmuş, defalarca Şehir Tiyatrolarını, Devlet Tiyatrosu’nu düzene sokmuştur. Ömrü mücadeleyle geçmiştir. Türk tiyatro yazarlarını tanıtmış, gençleri teşvik etmiş, aktör ve rejisör olarak birçok kimsenin yetişmesine önayak olmuş, onlara imkânlar hazırlamıştır.
Hemen her yıl Shakespeare festivalleri için İngiltere’ye Stradfordupon-Avon’a giden Muhsin Ertuğrul, meslek incelemeleri için Birleşik Amerika dahil, hemen bütün ülkeleri gezmiştir.
Kendisi eser tercüme ettiği gibi, klâsik ve çağdaş birçok yazarı ilk defa, bazan kendi memleketlerinden önce Türkiye’de eserlerini oynatarak onların memleketimizde tanınmasına, seyirci ve oyuncuların o millet edebiyatı ve o yazar hakkında fikir edinmesine yardım etmiştir.
Muhsin Ertuğrul’un altmışıncı sanat yılı dolayısıyle resmî ve özel tiyatrolar çeşitli, gösteriler yapmışlar ve ilk Devlet Kültür Armağanı ona verilmiştir. Sanatçı, altmış yıl öncesine ait hâtıralarını şöyle anlatmaktadır;
«Babam hariciyeciydi. Benim de hariciyeci olmamı isterdi. Bütün çocukluğum tiyatroya yakın geçti. Ablam Kurbağalıdere’de otururdu. Kuşdili Tiyatrosu karşımızdaydı. Tiyatro boşken bile gider, tek başıma otururdum salonda. Daha ilkokuldayken babamla temsillere giderdim. Sonra okulda oyunu çocuklara anlatır, rol dağıtımı yapardım. Oynamaya baslardık».
Öğrenimini önce Askerî Rüştiye’de, sonra Mercan İdadisi’nde yapan Muhsin Ertuğrul, içindeki büyük arzu ile sahneye çıkmak isterken, ailesi buna mâni olunca, 16 yaşında baba ocağını terk ederek yurt dışına gitti. Viyana, Berlin, Paris, Stockholm ve Moskova’da tiyatro ve sinemayla uğraştı. Almanya’da Ufa Stüdyolarında çalıştı. Memlekete döndüğü zaman Dârülbedayi (Şehir Tiyatrosu) de tercüme ve telif eserler oynatmağa ve aktör olarak sahneye çıkmağa başladı. Öte yandan yeni yeni filizlenmeğe başlayan Türk filimciliğinin denemelerine de katılıyordu. Muhsin Ertuğrul sonra Dârülbedayi’den ayrılarak başka bir tiyatro topluluğu kurdu ve daha sonra tekrar yurt dışına çıktı. Almanya ve Fransa’ya gitti. 1924-1927 yılları arasında birkaç filim çevirdi. Kız Kulesi Faciası ve «Ateşten Gömlek» filimleriyle büyük bir ün yaptı.
Muhsin Ertuğrul, aynı zamanda güçlü bir yazardır. Kitap olarak yedi tercüme ve adaptasyonu yayınlanmıştır ki bunlar içinde en tanınmışları «Yasin Efendi (1918)», «İhtilâl (1926», «Uçurum (Tarihsiz)». Cehennem (1926)», «Renkli Fener (1926)», «Baba (1937)» dir. Bunlardan başka kitap halinde yayınlanmamış, ama oynanmış adaptasyonları da vardır: Halk Düşmanı (İbsen), Bir Macera (Tolstoy’un Kroyçer Sonat’ından), Kâşif Efendi, Hamlet, v.s. Bu kitapların dışında, kendi kurduğu Türk Tiyatrosu (Şehir Tiyatrolarınca yayınlanır) dergisinde. Devlet Tiyatrosu dergisinde, kendi çıkardığı Perde ve Sahne’de, çeşitli gazetelerde imzalı, ya da «Perdeci» imzasıyle yüzlerce makale yayınlamıştır.
Aktör olarak tiyatro hayatına başlayan Muhsin Ertuğrul, hemen ardından rejisörlük çalışmaları yapmış, buna paralel olarâk Reşat Nuri Güntekin, Ahmet Kutsi Tecer gibi değerli yazarları tiyatro eseri vermeğe yöneltmiş, bir yandan da Tobis-Klang film malzemesi üzerinde Alrnan Ufa şirketiyle anlaşarak İpek Film stüdyolarının kurulmasına yardımcı olmuştur. Şehir Tiytarolarında oynattığı operetleri filme de çektiren Muhsin Ertuğrul, birçok filmde baş rolü, almıştır. Hattâ 1953 yılında Türkiye’de çevrilen. «Halıcı Kız» isimli ilk yerli renkli filmimiz onun eseri olmuştur. Dolayısıyle, ülkemizde renkli sinema için yolu açan, önder olan, yine Muhsin Ertuğrul’dur.
1940’tan sonra daha ziyade teşkilâtçılık ve rejisörlük üzerinde duran sanatçı, memleketin tiyatro politikası üzerinde büyük tesiri olan teşebbüsler yapmıştır. Ancak, her zaman kendi doğru bildiğince hareket ettiğinden, bazı anlaşmazlıklar, bilhassa tiyatroyla, sanatla alışverişi olmayan politika adamlamyle anlaşmazlıklar; yüzünden işini bırakmak zorunda kalmıştır. Muhsin Ertuğrul, didişken bir hayatın verimini, memlekette tiyatro sevgisinin arttığını görmüş ve bunların verimini zaman içerisinde almıştır.
Kaynak: 100 Ünlü Türk, Milliyet, Pinterest,