admin | 23 Temmuz 2017 | Edebiyat ve Türkçe, Eğitim, Genel, Tarih
Onyedinci yüzyılda yaşamıştır. ÜNLÜ bir destana konu olmuş bir halk kahramanıdır. Bu isimde, XVI. yüzyılda yaşamış bir halk şairi de vardır. Ama. tarihi kişiliği bilinemeyen, asıl Köroğlu, XVII. yüzyılda Bolu havalisinde yaşamış, sonradan ünü bütün Anadolu’ya yayılmıştır. Babası Bolu Beyi tarafından gözlerine mil çektirilerek cezalandırıldığı için Köroğlu diye tanınmıştır. Zulme karşı ayaklanarak halkın hakkını koruması onu destan kahramanı haline getirmiştir
ONYEDİNCİ yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu tarihinde merkeze bağlı olmayan teşkilâtın iyice meydana çıktığı, buna karşılık, saraya bağlı, sadrâzama bağlı beylerin, valilerin de yer yer başlarına buyruk olarak halka zulmedebildikleri bir devirdir. İşte böyle bir devirde Bolu Beyi Süleyman Bey, kendisine bunca yıl hizmet etmiş seyislerinden birine fena halde kızarak gözlerine mil çekilmesini emretmişti. Bolu Bey’i son derece katı yürekli, zalim bir adamdı. Hernekadar kendisini sevenler araya girdilerse de dediğinden dönmedi. Buyruğunu vaktinde yerine getirmemiş olan zavallı uşağın gözleri kör edildi ve sıska bir ata bindirilerek kaleden dışarı atıldı.
Yaralı seyis at sırtında yolda kalınca, sesini çok iyi bilen hayvanın kulağına eğildi ve:
Az gittiler, uz gittiler, dere tepe düz gittiler, sonunda seyisin köyüne vardılar. Uzaktan at sırtında yığılı babacığının geldiğini gören onbeş yaşındaki oğlu, ermiş yetmiş bir insan gibi onun ıstırabını anladı, koşup attan indirdi, anasının yanına getirdi. Seyis olanları «Hal ve keyfiyet böyle böyle» diye bir bir anlattı, oğulcuğundan öcünün alınmasını vasiyet ederek oracıkta ruhunu teslim etti.
Köroğlu, onbeş yaşında atlandı. Babasına verilen kır at canlandı, sıskalığı gitti, şahbaz bir hayvan oldu. Köroğlu, atına atladığı gibi dağlara çıktı. Kılıç kuşandı. Babasının intikamını almak üzere and içti. Yolda rastladığı bir çobanın sazını alarak terkisine asmıştı. Kime rastlasa hayvanını durdurur, sazını eline alır, tıngırdatarak Bolu Beyi’nin zulmünü anlatırdı. Her yerde aradığı bu zâlim adama günün birinde rastlayacağını biliyordu. Giderek hayvanı rüzgâr kesildi. Kılıcını havale ettiğinde Ali’nin «Zülfikâr» ı gibi sekiz arşına kadar uzardı. Nerde bir yolsuzluk olsa köylü, Köroğlu’na haber salardı. O da gelir, ortalığı düzene kordu.
Bir gün Çamlıbel’de konaklamıştı. Bir kervancının, yolcularından bir genç adamı soyup döverek uçuruma attığını gördü. Bir kılıçta kervancının başını uçurdu. Öteki adamlar kendisine hayır dua ettiler. Uçurumdan çıkardığı genç yolcu ise: «Hayatımı kurtardın, gayri ben senin kulun kölenim» dedi. Köroğlu onun adının Ayvaz olduğunu, kervanın da Bolu Bey’ine yük götürdüğünü öğrenince Ayvaz’ı yanına aldı. Beraber yola çıktılar. Bir Köroğlu, bir Ayvaz, etrafı kasıp kavuran, fakir köylüyü haraca kesen zâlim Bolu Bey’ini bulmaya çıktılar. Şehre yaklaştıkları sırada bir kale vardı. Sabahın bir vaktinde kale mazgallarından hazin bir şarkı duydular. Bu şarkiyle bir genç kız, kendisinin Bolu Beyi’nin kızı olduğunu, babasının sırf kimseyi sevmesin diye kendisini oraya kapadığını göz yaşları içinde anlatıyordu. Aldı sazı eline Köroğlu kıza sabırlı olmasını, dönüşte kendisini kurtaracağını ünledi.
Bolu’ya vardıklarında büyük bir alana halk toplanmıştı. Şenlikler yapılıyordu. Köroğlu tebdil giyerek pehlivanlar arasına katıldı. Bir bir hepsini alt etti. Sonunda Bolu Bey’i huzuruna çağırttı onu ve:
dedi. Köroğlu da: «İşte ben o gözlerini kör ettirdiğin seyisin oğluyum» diyerek kılıcını çaldığı gibi herkesin dehşet dolu bakışları önünde Bolu Bey’inin kellesini uçurdu ve halkı bir zâlimden kurtardı. Ondan sonra hemen Ayvaz’ı salıp kaleden Bey’in kızını getirdi. Allah’ın emri, Peygamber’in kavliyle kendine nikâhladı. O tarihten sonra Bolu Bey’i olarak halka adaletle muamele eyledi.
Bizden selâm olsun Bolu Beyi’ne
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
Ok gıcırtısından, kalkan sesinden
Dağlar sada verip, seslenmelidir.
Düşman geldi tabur tabur dizildi
Alnımıza kara yazı yazıldı
Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır
Köroğlu düşer mi yine şanından
Ayırır çoğunu er meydanından
Kır at köpüğünden, düşman kanından
Çevrem dolup, şalvar ıslanmalıdır.
Köroğlu’nun karısı da öylesine cerbezeli, öylesine titiz bir kadındı ki, «Karısı da Köroğlu gibi» sözü halk arasında kısala kısala böyle kadınlara Köroğlu demek âdet oldu.
Kaynak: 100 Ünlü Türk,