admin | 28 Temmuz 2017 | Genel, Savaş Sanatı, Siyaset, Tarih
1882-1948 tarihleri arasında yaşamıştır. İSTANBUL’DA doğmuştur. Babası Mehmet Emin Paşa’dır. 1905’te kurmay subay olarak orduya girmiş. 31 Mart gericilik isyanını bastırmaya katılmıştır. Çeşitli cephelerde bulunduktan sonra Millî Mücadele de Şark Orduları Komutam oldu. Kurtuluştan sonra Edirne Milletvekili olarak Meclis’e girdi. 1924’te generallikle Ordu Müfettişliğinden çekildi. «Terakkiperver Fırkanın Meclis’te başkanlığını yaptı. 1927’de emekli oldu. 1948’de öldü.
KARABEKİR Paşa’nın en büyük hareketi, Mustafa Kemal Osmanlı Ordusu’ndan çıkarılmış, Padişah tarafından idama mahkûm edilmiş olarak Erzurum’a geldiği, hattâ rütbesizliğinden dolayı yaveri bile kendisini terkettiği sırada kolordusuyle onun emrine girmiş olmasıdır. Mustafa Kemal’in dâvasına inanıyordu ve doğu cephesinden emin olmasını istiyordu. Bunu temin de etti ve başarılı harekâtından dolayı Ermenistan Fatihi unvanını kazandı.
Ancak savaş ilerledikçe işlerin Ankara’dan yönetilmesi Kâzım Karabekir’i terkedildiği, bir kenara itildiği hissine sürükledi. Mütemadi şifrelerle durumu soruşturuyor, kendisinin fikrine başvurulmadığı halde, askerlik disiplinine tamamiyle aykırı olarak düşüncelerini Ankara’ya bildiriyor, hükümet yönetimine müdahale ediyordu. Hattâ bir aralık, Erzurum milletvekili ve Adliye Vekili Celâlettin Arif Bey’e uyarak «Bağımsız Eyâlât-ı Şarkiyye» hükümeti kurma fikrine kapıldığı şüphesini bile uyandırmıştı.
Kâzım Karabekir Paşa çok temiz, dürüst, mert ve saf bir askerdi, iyi niyetinden hiç kimse şüphe edemezdi. Bu sebeple, yerli yersiz müdahaleleri dikkate alınmayınca güceniyordu da. Kendi başına da olsa, müspet işter gördüğü muhakkaktır. Ermenilerin öldürdükleri ailelerden toplanan altı bin yetimi okutmak üzere Darül’eytam’lar kurması, bunları giydirip okutması, sıfat ve makamıyle dengeli olmasa bile çocuk ve okul marşları yazarak bunları kendisi bestelemesi, zamanın mizah gazetelerinde karikatür konusu da olsa, aslında verimli, sosyal çalışmalardı.
Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Başkomutan Enver Paşa’yı:
Mademki savaş ilânı düşünülüyor, o halde Genelkurmay’daki Alman subaylarını uzaklaştırın! diye sıkıştıran Kâzım Karabekir, Mustafa Kemal’e karşı da bu tutumunu değiştirecek değildi. Mustafa Kemal ise, kendisinin Millî Mücadele’deki payını gayet iyi bildiğinden, tatbik etmese bile tavsiyelerini hoş karşılamıştı. Ancak, onun, Rauf Bey, Ali Fuat ve Refet Paşalarla bir olarak girdiği tertibi affetmemiştir. 26 Ekim 1934’te Ordu Müfettişliğinden istifa ederek Meclis’e dönmek istediğini bildiren Karabekir Paşa’yla, Ali Fuat Paşa’nın aynı maksatla müfettişlikten 30 Ekimde istirası ve mebusluğu bırakmak isteyen Refet Paşa’nın istifasının, Rauf Bey tarafından geri aldırılması Atatürk’te bir komplo hazırlandığı fikrini uyandırmıştı. Tam o sırada İngiltere’nin verdiği bir ültimatom, savaş tehlikesini ortaya atmıştı. Atatürk böyle bir zamanda orduların başsız bırakılmasını uygun görmediğinden Meclis’i fevkalâde toplantıya çağırdı. Beş kolordu komutanıyle Mareşal Fevzi Çakmak’ı mebusluktan istifa ettirerek genelkurmaya ve kuvvetlerin başına gönderdi. Böylece hükümet, orduya hâkim duruma geçmiş bulundu, Meclise girmiş bulunan Kâzım Karabekir ve Fuat Paşalar dışarı çıkarılarak yeni müfettişe devredinceye kadar görevleri başına gönderildi. Bu suretle bir darbe ihtimali önlenmiş oldu.
Şüphesiz, komutan olarak Kâzım Karabekir Paşa, savaş alanında ve harekât sırasında, Ermenistan Fatihi unvanını hak edecek derecede başarılıydı. Ancak siyaset hayatında aynı başarıyı gösterememiş olması, birtakım haksızlıklara uğradığına inandırarak kendisini küstürmüştü. Milletvekilliği sırasındaki tutumu, ciddî çalışmalar yerine politika oyunlarına katılması, Mustafa Kemal’in sağlığında daha ileri mevkilere geçmesini önlemiştir.
Ancak Atatürk’ün ölümünden sonra, İstanbul’ dan milletvekili seçilerek Meclis’e girdi ve Meclis Başkanlığı’na getirildi.
Karabekir, orta boylu, tıknaz, hareketleri yumuşak, konuşması ağır, sesi güzel ve güzel sanatlara kabiliyeti olan bir insandı. Ahlâkı itibariyle daima emrindekilere örnek olmuştu. Eğitim alanında da istidadını, yaptıklarıyle ispatlamıştı. Ordudan ayrıldığı halde askerlik ruhunu hiçbir zaman kaybetmemişti. Kendisinden beklenmeyecek bir gurur sahibiydi. Kurtuluş Savaşı sıralarındaki fedakârlık ve çabalarının, başarılarının unutulduğu, hattâ Mustafa Kemal tarafından unutturulmak istendiği vehmine kapılmıştı. Meclis’ten ayrıldıktan sonra Erenköy’de, tren yolu üzerindeki köşküne kapanmış, uzun bir zaman âdeta sürgün hayatı yaşamıştı. Bu arada, Atatürk’ün Büyük Nutuk adlı eserine benzer tarzda hâtıralarını kaleme almış, adını da «istiklâl Harbimiz» koymuştu.
Türk Kurtuluş Savaşı’nı bütün ayrıntılarıyla anlatan bu hatıralar, 1960 yılında merhumun kızları tarafından bastırıldı.
Kaynak: 100 Ünlü Türk, Twitter,