Karacaoğlan Kimdir?

1606-1674 yılları arasında yaşamıştır. ONYEDİNCİ asırda yaşamış saz şairlerinden. Bu şairler, sazlarını boyunlarına asıp köy köy dolaşır, kahvelerde, meydanlarda, düğünlerde şiir söylerlerdi. Onun için bunlara halk şairi denirdi. Karacaoğlan da, güney illerinden çıkma bir halk şairidir. Adana’nın Fersak köyünde doğmuştur. Sâiloğulları’ndandır. Bu aile o yörede hâlâ yaşar. Küçük yaşta saz çalıp şiir söylemeğe başladı. Yeniçeri ocağına girdi. Savaşlara katıldı. Divanı vardır.
KARACAOĞLAN derlerdi adına. Çünkü çok esmerdi. Adana’nın yanık yüzlü, bağrı yanık delikanlılarındandı. Bir de sevgilisi vardı ki, gece gibi kömür gözlü, kara saçlı, kara tenliydi. Karacaoğlan ona: «Karakız» derdi, o da ona Karacaoğlan derdi. Köy kızları, Fersaklılar, Kozanlılar, Bahçe ilçeliler, çekemezlerdi Karacaoğlan’la Karakız’ın sevdasını.
Sade onlar değil, Kozanoğulları da çekemezlerdi. Karacaoğlan’ın bunca sevilmesini. Günün birinde, güçleri yettiği için onu öldürtmek istediler. Karacaoğlan baktı ki postu deldirecek, kalktı bir kış günü, sazını boynuna astı:
İncecikten bir kar yağar Tozar Elif Elif diye,
Deli gönül hayran olmuş Gezer Elif Elif diye…
sözlerini diline dolayıp yollara düştü. Çıkış o çıkış… Bir daha ne Karakız’ın yüzünü görebildi, ne Fersak’a dönebildi. Ama Elif’in aşkı yüreğini yakardı. Her gittiği yerde, her seviştiği kızda Elif’i görürdü sanki. Bazıları, Karacaoğlan’a Elif’te Allah’ın, Tanrı’nın mutlak güzelliğini buluyordu diye dervişlik yakıştırırlar. Oysa Karacaoğlan, böyle bir güzelliği tabiatta da görürdü, başka insanlarda da. O, tabiatı güzel olduğu için severdi, Tanrı yarattığı için değil.
Çıktım, seyreyledim Niğde’yi, Bor’u
diye anlattığı nice iller gördü, gezdi. Van’a kadar gitti. Oradan Irak’a geçti. Oradan Arabistan’ı dolaştı. Oradan İran’a girdi. Her gittiği yerde korundu, her gittiği yerde kadınların gözdesi oldu. Geceleri bu yüzden sabahlara kadar uyumaz, ertesi günü sanki hiç bir şey olmamış gibi dipdiri yollara düşerdi.
Elâ gözlerini sevdiğim dilber,
Seni görmeyeli göresim geldi
Altın kemer sıkmış ince belini
Usul boylarını sarasım geldi
Küçüksün güzel, etme bu nâzı
Ciğerime bastın ateşli közü
Başına sokmuşsun gülü, nerkizi
Yüzünü yüzüme süresim geldi
Elâdır gözlerin karadır kaşın
Aradım cihanda bulunmaz eşin
Yaylanın karından beyazdır dişin
Uzanıp üstüne ölesim geldi
Karac’oğlan der ki bilirim seni
Adadım yoluna kurban bu canı
Koynunda beslenen ayvayı narı
Çözüp düğmelerin deresim geldi,
diye duygularını dile getiren, açık saçık, ama samimî, candan şiirler söyleyerek adları hiçbir zaman bilinmeyecek olan bu güzellere k
arşı çapkınca duygularını dile getirdi, koşma, türkü, mâni, varsağı, kayabaşı, üçleme, ağıt, güzelleme, koçaklama, destan gibi her türden şiir söylemişti. En çok on birli heceyle yazmıştı Bu, onun bağlamasına daha uygun geliy
ordu. Sazı üzerinde çırpmayı bir kere gezindirdi miydi, arkası sökün ediveriyordu. Kolay ve rahat söyleyişi yüzünden şii
rleri hemen halkın hafızasına yerleşiyor, bir daha da silinmiyordu.
Bu sebeple içtenlikle söylenmiş olan bu deyişler, yüzyıllar boyu halk arasında Yunus İlâhileri gibi söylenir oldu. Başka şairler ondan esinlendiler, hattâ onun diline yatkın şiirler söylemek için yanıp tutuştular. Çoğu zaman beceremeyince de onun adının yerine kendi adlarını koyuverdiler. Böylece, Karacaoğlan’ın olup da başkasının adına söylenen çok şiir vardır. Karacaoğlan asla «Divan» ve «Tekke» şiirinin etkisi altında kalmadı. «Aruz» veznine kulak asmadı. Deyişlerini daima sade, tertemiz bir Türkçe ile dile getirdi. Coştu, söyledi. Çaldı, dinletti. Gerek sazının çırpması, gerek sözünün inceliğiyle, adı Anadolu’nun dört bucağında efsaneleşti.
Elif kaşlarını çatar
Gamzesi sinemi yakar
Ak elleri kalem tutar
Yazar Elif Elif diye
Asırlar sonra cönkleri ele geçen Karacaoğlan’ın asıl kişiliği üzerine, ciltler dolusu kitaplar yazıldı. Karacaoğlan bugün de bütün canlılığı ile dile getirilir ve halkın en sevdiği ozanlar arasında gönüllerde yaşar. Genç müzik topluluklarının, Karacaoğlan’dan batı ritmine uyguladıkları koşmalar, sadece ülkemizde değil, Avrupa’da da ilgiyle benimsenmektedir.
Kaynak: 100 Ünlü Türk,