admin | 28 Temmuz 2017 | Edebiyat ve Türkçe, Genel, Sanat
1902-1947 yılları arasında yaşamıştır. TÜRK karikatür sanatının gelmiş geçmiş en büyük bir ustasıdır. Bursa’da doğdu. İdadi tahsilini yarıda bırakıp tabelâcılıkla hayata atıldı. Bu arada karikatüre de merak sardı. 1929 yılında «Akşam» gazetesine girdi, bilâhare Cumhuriyet gazetesine geçti. Gündelik karikatürlerinin yanısıra ölümsüz tipi «Amcabey» ile de büyük şöhret yaptı. Bu isimde bir de haftalık mizah dergisi çıkardı. 27 Şubat 1947’de öldü. Kabri Zincirlikuyu’dadır
Bilecik İdadisi’ndeki tahsilini yarıda bırakıp hayata atılmak üzere Bursa’ya, baba ocağına dönmüştü. Babası Şevket Bey gayet iyi kanun çalardı, aynı zamanda gâyet usta bir hattattı da. Cemal Nadir de babasından tevarüs ettiği hattatlığı, tabelâcılık ile değerlendirme yoluna gitti. Sahaflar Çarşısı’nda açtığı ufacık bir dükkânda tabelâcılığa başladı. Bursa’da, tabelâların kenarlarını resimlerle süsleyen ilk tabelâcı olması bakımından derhal tutundu. Ekmek parası uğruna tabelâcılık yapıyordu, fakat tüm emeli İstanbul’daki gazete ve dergilere resimler çizmek, karikatürler yapmaktı. Bu arada İstanbul’daki çeşitli gazete ve dergilere de karikatürler yollamaya başladı.
İlk eserleri, Sedat Simavi’nin çıkardığı «Diken» mecmuasında yayınlandı. Bu amatör faaliyet daha sonraları «Akbaba» dergisinde devam etti. Bir ara Bursa’daki tezgâhını kapatıp İstanbul’a geldi. Bütün gazete ve dergilerin kapısını aşındırdıktan sonra «Papağan» mecmuasında iş bulabildi. Ancak bu dergiden aldığı pek az ücret yüzünden büyük bir geçim sıkıntısına düştü. Üstelik o sıralarda yeni de evlenmişti. Tekrar Bursa’ya dönmek zorunda kaldı. Sinemalara afiş yapmak ve tabelâ yazmakla hayatını kazanmaya devam etti. Ancak dar bir çevrede fazla iş olmaması yüzünden ek bir iş aramak zorunda kaldı, bâzı eş-dostun aracılığı ile, o tarihlerde açılan özel «Bizim Mektep»te bir öğretmenlik buldu. Resim, elişi, idman derslerine girdiği gibi okul idaresinde kâtip olarak da çalışmaya koyuldu. Bu arada hevesli öğrencilere mandolin dersleri de veriyordu. Ancak bu mektepte de şartlar pek iyi değildi. Maaşını muntazam alamıyordu. Hattâ bu yüzden Okul Müdiresi Zehra Hanım’ın «Bugün ayın kaçı acaba?» diye sorusuna «— Tam kırkbiri hoca hanım» cevabını vermesi ve «Ayın kırkbiri olur mu hiç Cemal Bey?» demesi karşısında da «Kırkbir günden beri maaş alamadığımıza göre, olsa olsa kırkbiri olacak…» diye mukabelede bulunması pek meşhurdur.
Harf inkılâbı, öğretmenlikten aldığı para kıt kanaat geçinmeye çalışan Cemal Nadir için büyük bir fırsat oldu. Öğretmenliği bırakarak tekrar tabelâcılığa döndü. Olağanüstü bir gayret göstererek, denilebilir ki, Bursa’daki tüm dairelerin levhaları ile ticarethanelerin tabelâlarını yeni harflerle yazdı. Harf inkılâbının onun yaşantısı üzerindeki en büyük etkisi, gazetelerin de yeni harflere dönüş sırasında okuyucu tutabilmek için yaptıkları hamleler oldu. Amatörce bir ilişkisinin bulunduğu «Akşam» gazetesi, her gün bir karikatüre sayfaları arasında yer vermek istediğinden kendisini İstanbul’a çağırttı. İstanbul’a geldi ve ilk şöhretini bu gazetede yaptı. Bu arada ölümsüz tipi «Amcabey»i de yarattı. Babıâli’de şöhret olmaya başlayan Cemal Nadir kendisini daha iyi yetiştirmek amacıyle Güzel Sanatlar Akademisi’ne girmek istedi, ancak olanca heves ve kabiliyetine rağmen «Ressamlığa kabiliyeti görülmediği» gerekçesiyle kabul olunmadı. Kendisini kabul etmeyenler arasında ünlü ressam Çallı İbrahim de vardı. Ustât, uzun yıllar sonra şu sözleriyle Cemal Nadir’in gönlünü aldı: «— Seni Akademi’ye kabul etmemekle ne kadar isabet ettiğimi sonra daha iyi anladım. Kabul etseydik, sayısı pek kalabalık olan ressamlar arasında bir de Cemal Nadir bulunacak, fakat memleket, sanatında bir tek olan büyük bir karikatüristten mahrum kalacaktı..»
Sanat yaşantısının en güçlü eserlerini «Cumhuriyet» gazetesinin sütunları arasında verdi. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’nın sıkıntılı günlerinde milletin yüzünü güldüren kişi olarak gönüllerde taht kurdu. Bu arada «Amcabey»in dışında «Dalkavuk», «Ak ile Kara», «Salamon», «Harp Zengini» gibi unutulmaz tipler de ortaya çıkardı.
Fırçası kadar esprili bir kaleme de sahipti. Çeşitli gazete ve dergilere imzasız ve «Patavatsız» müstear adiyle mizahî yazılar da yazdı. Tam bir halk çocuğu olan Cemal Nadir, aynı zamanda halk sanatkârı olarak da halkın hislerini dile getirdi çizgilerinde. Cemiyetin dertlerini ve yaralarını en güzel ve en zarif nükteleriyle çizdi. Beynelmilel çapta bir karikatür tekniği ile Türk karikatürünü yaratırken onun millîliğinden hiçbir şey kaybettirmemeyi de başardı.
Yıllar boyu bütün milleti güldüren Cemal Nadir, özel yaşantısında gâyet az gülen bir insandı. Ünlü bir yazarımız onun bu hâlini «Cemal Nadir ki, cemâli nâdir güler» diye dile getirmişti. 1947’de hayata gözlerini yumdu.
Kaynak: 100 Ünlü Türk, Bursa Metropolitan,