admin | 28 Temmuz 2017 | Genel, Savaş Sanatı, Siyaset, Tarih
1895-1966 tarihleri arasında yaşadı. 27 MAYIS Devrimi’nin lideri, değerli asker Türkiye Cumhuriyeti’ııin dördüncü Cumhurbaşkanı. Asker bir babanın oğlu olarak Erzurum’da doğdu. Kuleli Askeriyesi’nin son sınıfındayken Çanakkale Savaşları’na gönderildi. İstiklâl Savaşı’na katıldı. Ordunun çeşitli kademelerinde görev aldı. 1959‘da Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na getirildi. 21 Mayıs Devrimi’yle cumhurbaşkanı oldu. Uzun bir hastalık devresini takiben 1966’da Ankara’da vefat etti.
ÖMRÜ savaş alanlarında geçen bir babanın çocuğu idi, onun da baba mesleğini seçmesinden daha tabiî ne olabilirdi ki?.. İlk tahsilini yaptıktan sonra Erzincan Askerî Rüştiyesi’ne yazıldı. Çocukluğunda alabildiğine yaramazdı, fakat mektep hayatında öylesine bir durulmuştu ki, bu hâliyle bütün arkadaşları kendisini olgun çağda bir adam gözüyle görmeye başladılar. Ve bunun tesiri iledir ki kendisine «Ağa» ismini verdiler. Ve yarım yüzyıl bu isimle anıldı…
Kuleli Askerî Lisesi’ne geldiği gün arkadaşları adını sorduklarında, o saf ve tertemiz hâliyle «Erzincan’da bana Aga derlerdi» cevabını vermişti. Yadırgamıştı bunu o koca sınıf. Hattâ bir hayli iddialı bir isim de bulmuşlardı. Aradan bir ay geçmemişti ki, bütün arkadaşlarının adına onun yanına yaklaşan temsilci «Burada da sana Aga diyelim» dedi. Alçak gönüllüğü, mert karakteri, efendi hâli ile bütün sınıfı Aga’lığına inandırmıştı…
Kuleli Askerî Lisesi’ni bitirdiği sene Büyük Harp patladı. Harbiye’ye gönderilmesini bekleyen bütün sınıf ile birlikte o da cepheye gönderildi. Cebel-i Lübnan’da sekiz ay kaldı. Oradan Gazze Savaşlarına gitti. Batarya kumandanı olarak, son yıkılışa kadar burada vazife gördü. Tropikal malaryadan bitkin bir halde iken yıkılış sırasında esir düştü. Kaderinde esaret hayatı çekmek de varmış ki, iki sene on gün Mısır’da esarette kaldı.
Yurda dönüşünde Anadolu teşkilâtlanmaya başlamıştı. O da koştu Anadolu’ya. Yeni kurulan ordunun birinci tümenine bir batarya kumandanı olarak verildi. Bu bataryasıyle Birinci İnönü, İkinci İnönü ve Sakarya Savaşları’na katıldı.
Büyük zaferden sonra Harbiye’ye gidebildi ancak. Bir yıl okudu ve resmen yıldızını taktı omuzuna ve oradan da doğruca Harp Akademisi’ne yazıldı.
Filistin cephesinde savaşırken tanıdığı Yüzbaşı Nizamettin Bey’in kızkardeşî Melâhat Hanım’a tâlip oldu. Hamidiye zırhlısının eski çarkçıbaşısı idi müstakbel kayınpederi, 27 Ocak 1927 günü evlendiler Melâhat Hanım’la. Ve Kasımpaşa’daki eve içgüveyi girdi genç subay…
Sonra yıllar ve yıllarla birlikte rütbeler de birbirini kovalamaya başladı. Kahraman ordunun çeşitli kademelerinde çeşitli görevler aldı. Her gittiği yerde «Aga» deniliyor da, başka bir şey denilmiyordu. Orduda, askerin içinde öylesine seviliyor ve sayılıyordu. Soyadı Kanunu çıktığı zaman bütün arkadaşları «Aga al» diye ısrar ettiler. Fakat o «Beni herkes Aga olarak tanır zâten, soyadım ayrı olsun bâri» dedi; «Gürsel» soyadını aldı. Fakat bu soyadı resmî evrakta ve resmî ağızlarda kullanıldı sâdece.
Ordunun candan sevdiği, içten saydığı «Aga Cemal», «Orgeneral Gürsel» olarak 1959 yılında Kara Kuvvetleri Kumandanlığına atandı. Bu tâyin bütün orduda sevinç uyandırmıştı. Fakat bu sevinç çok sürmeyecekti. 11 Nisan 1960 günü Kara Kuvvetleri Kumandanı olarak katıldığı Başbakanlıktaki bir toplantı, dönüm noktası oluverdi. Ordunun hükümeti desteklemesi isteniyordu bu toplantıda. Politikayı sevmeyen mert asker, «Ordu milletin emrindedir, politikacıların değil!» diye gürledi.
Politikacılara boyun eğmeyen tutumundan dolayı zâten «Hoşlanılmayan adam»dı, bu son sözü, bardağı taşıran son damla oldu. Bütün şimşekler üzerinde toplanıverdi. Ve sonunda normal süresinden üç ay önce emekliye şevkettiler ordunun «Aga Cemal»ini. Kara Kuvvetleri Kumandanı olarak bütün ordu birliklerine bir veda mesajı yolladı Orgeneral Gürsel. Hükümet bunun gazetelerde yayınlanmasını bile istemeyip «Neşir yasağı» koydu. Fakat teksir makineleri durup dinlenmeden çalışarak bu vedâ mesajını binlerce, yüzbinlerce basıp yaydı..
Sivil elbiselerini giyen «Aga Cemal», İzmir’e gitti. Karşıyaka’nın Denizbostanlısı semtinde ufacık bir evi vardı, oraya yerleşti. Eşi Melâhat Hanım ve oğlu Özdemir ile sâkin bir hayata koyuldular.
Ve 1960 yılının o unutulmaz 27 Mayıs günü sesi Türkiye radyolarında duyuldu: «…Bu fecî gidişe son vermeye karar verdim ve devletin idaresine el koydum.» diyordu. Ordunun mert «Aga Cemal»i. Türk Silâhlı Kuvvetleri Başkumandanı olarak girdiği büyük mücadeleyi kazanmıştı. 30 Mayıs 1960 gününden itibaren Millî Birlik Komitesi Başkanı, Devlet ve Hükümet Reisi görevlerini aldı. Sonra Türkiye Cumhuriyetinin dördüncü cumhurbaşkanı oldu. Fakat 71 yıllık ömrü boyunca «Aga» kaldı hep. Gönüllerde «Aga» olarak taht kurdu..
Kaynak: 100 Ünlü Türk, Cumhurbaşkanlığı, Onedio,