admin | 29 Temmuz 2017 | Genel, Savaş Sanatı, Siyaset, Tarih
1857-1955 tarihleri arasında yaşamıştır. TARİHİMİZE «93 Harbi» adiyle geçen Türk – Rus savaşında Erzurum’un Aziziye Tabyası’nda gösterdiği kahramanlıkla adım tarihe yazdıran Türk kadını. Erzurum’da doğdu, tam doksansekiz yıl orada yaşadı. Bir kahramanlık sembolü olarak tanındı ve anıldı. Ömrünün son demlerini «Üçüncü Ordu’nun annesi» olarak geçirdi. l955 yılında «Yılın Annesi» seçildikten sonra, 22 Mayıs 1955 günü Erzurum’da zatürreeden vefat etti. Aziziye Şehitliğine gömüldü.
1877 yılı kasım ayının 7’sıni 8’ine bağlayan gece, civarda bulunan iki Ermeni köyünden gizlice harekete geçen kalabalık bir çete, sinsi sinsi yaklaşıp Erzurum’un meşhur Aziziye Tabyası’na girmeyi başarmıştı. Türk – Rus harbinin kanlı ve karanlık günleriydi; tabyayı savunan bir avuç Türk askeri derin uykuda idi. Yataklarında bastırıldılar ve uykuda kılıçtan geçirildiler kahpece… Ve arkadan gelen Rus kuvvetleri de hiç bir mukavemet görmeksizin Aziziye Tabyası’na yerleştiler.
Bu kahpe baskından yaralı olarak kurtulan bir asker koşa koşa Erzurum’a varıp kara haberi yetiştirdi. Minarelerden sabah ezânı yerine «Moskof Aziziye’ye girdi!» sesleri yükselmeye başladı.
Bir anda bütün Erzurum duymuştu bu kara haberi. Ve bir anda bütün Erzurum şahlanıvermişti. Tüfeği olan tüfeğini kaptı, olmayan eline ne geçirdi ise; tırpan, kazma, kürek, sopayı alıp sokaklara döküldü. Erkekli kadınlı bütün Erzurum halkı Aziziye’ye doğru koşmaya başladı.
Şehrin kenar bir mahallesindeki mütevazı bir evde oturan tâze bir gelin vardı. Bir gün evvel ağabeyi Hasan cepheden ağır yaralı olarak eve getirilmiş ve birkaç saat önce bu tâze gelinin kolları arasında ruhunu teslim etmişti. Kocası cephede idi. Minarelerden yükselen «Moskof Aziziye’ye girdi» seslerine, seferber olup koşanların uğultuları karışıyordu. Tâze gelin, bu kara haberi duymuş gibi ağlamaya başlayan üç aylık bebeğini emzirip uyuttu. Usulca onu beşiğine bıraktı ve heyecan dolu bir sesle:
«— Seni bana Allah verdi, ben de seni Allah’a emanet ediyorum yavrum…» diye mırıldandı.
Sonra şehit kardeşinin döşeğine seğirtti. Ölüyü alnından öptü: «— Seni öldüreni öldüreceğim ben de…» dedi, kin dolu bir sesle.
Ve masanın üzerinden satırı kapmasıyle kapıdan dışarı fırlaması bir oldu. O da çılgınca Aziziye’ye doğru koşmakta olan kadınlı – erkekli, taşlı – sopalı kalabalığın arasına karıştı.
Bütün Erzurum, o Dadaşlar diyârı şahlanmıştı. Erzurum halkı bir sel gîbi akıyordu canından aziz saydığı Aziziye Tabyası’na doğru..
Aziziye’ye yerleşmiş bulunan Moskof, tabyaya yaklaşmakta olanlara karşı yaylım ateşine geçince bir hayli Erzurumlu kırıldı. Onların kırılışını görmek ayakta kalabileni büsbütün şahlandırmış ve tabyanın demir kapılarına gülle gibi yüklenen kalabalık bir anda içeri doluvermişti. Demir kapılar bile dayanamamıştı bu olağanüstü imân karşısında.
Aziziye’de boğaz boğaza kanlı bir dövüştür başladı Balta, tırpan, kazma ve sopası olmayan pençeleriyle Moskof’un gırtlağına yapışıyordu. O toplu tüfekli ordu, tam bir bozguna uğramıştı bu İlâhî şahlanış karşısında. Türk demeye dili dönmeyen Moskof askerleri Osmanlıyı da kısaltıp sâdece «Osman»a çevirmişlerdi. Başı dara gelen «Osman teslim» deyip canını kurtarmaya bakıyordu. Başka bir zaman olsaydı, Türk’ün merhameti galebe çalardı, belki. Fakat bu zaman başka zamanlardan çok farklıydı. Aziziye’nin dışında ve içinde kadınlı, ihtiyarlı çocuklu yüzlerce Erzurumlu kanlar içinde yatıyordu. Onlara ateş açanlar acımışlar mıydı?.. Ne «Osman»ı dinleyen oldu, ne de «Teslim»e kulak asan.. Tâze gelin de elinde satırı, karşısına çıkan Moskof’un kafasına, suratına indiriyordu. Şehit düşen ağabeysinin acısını, bin Moskof’u öldürse içinden atamazdı,..
2000’e yakın Moskof askeri öldürülmüş ve Aziziye kurtarılmıştı. Düşmanın geri kalan kısmı selâmeti atlarına atlayıp kaçmakta bulmuştu. Onları takip etmek için Erzurumlu’nun atı yok, fakat ne lâzım, ruhlar kanatlıdır. Kaçan atlıyı kovalayan yaya yine de onu yakalayıp haklamayı biliyordu.
Yaralılar arasında tâze gelin de vardı. Elinde satırı ile döğüşürken aldığı bir yaranın tesiriyle o da kanlar içinde yere yıkılmıştı. Fakat yaralı olarak baygın halde bulunduğu zaman dahi elindeki kanlı satırını sıkı sıkıya kavramış, bırakmıyordu hırs dolu pençelerinin arasından…
Adı Nene idi tâze gelinin. O günden sonra o da bütün Erzurum’un tanıyıp saydığı kişilerin arasına katıldı. Doksansekiz yıllık ömrü boyunca bütün Erzurumlulara Moskof’un Aziziye’de nasıl tepelenişini anlattı. Fakat kendinden birkaç kelime ile bahsetti. Ölümünden bir yıl önce kendisini ziyaret eden NATO Başkumandanı’na «Ben o zaman icâbeden şeyi yapmıştım. Bugün de icâp ederse aynı şeyi yaparım…» demiş ve Amerikalı generali kendine hayran bırakmıştı…
Kaynak: 100 Ünlü Türk,